Bu Blogda Ara

20 Kasım 2013 Çarşamba

Sadece tırnak işareti kalmıştı içinde "başkalarının" düşünceleri vardı yalnızca

İNSANOĞLU BİRGÜN…
Virgülü kaybetti söyledikleri birbirine karıştı…
Noktayı kaybetti…
Düşünceleri uzayıp gitti ayıramadı onları…
Ünlem işaretini kaybetti birgünde…
Sevincini öfkesini,bütün duygularını yitirdi…
Soru işareti kaybetti başka bir gün…
Soru sormayı unuttu,herşeyi olduğu gibi kabul eder oldu…
İki noktayı kaybetti başka bir günde…
Hiç bir açıklama yapamadı…
Hayatının sonuna geldiğinde…
Sadece tırnak işareti kalmıştı…
İçinde “BAŞKALARININ” düşünceleri vardı yalnızca…

Not: Mustafa’ya teşekkürlerimle


Yazının tamamı "http://anetteblogzamazingo.wordpress.com" sayfasından alınmıştır. 

Senin okumana gerek yok...

"Kitap zekayı kibarlaştırır" demiş sayın "Cemil Meriç" bence şe çok haklı. 


Hani vardır ya yanınızda "niye okuyorsun ki, ödev mi? " yada derler "keşke ders kitabı okusan belki birşeyler öğrenirsin"

Senin okumana gerek yok arkadaş, beyninde dilin kadar kaba olsun...

Okumanın faydasını yaşamınızda göreceğinizi inanmıyorum, denemekten ne zarar çıkar! Al eline ve oku bir tane



Uçata ve ortada yaşamak

  Birkaç kişi kendi aranızda kısa çöp çekeceksiniz, kısa çöpü mutlaka ortalara saklamaya çabalarsınız, çünkü oralar emin görünür ve karşı taraftaki insan uçları cesaret edemeyip ortadan çeker. 

  Cesetler, bulunmasın diye denizin ortasına atılır. 

  Sınıfın en tembeli arkaya, en çalışkanı öne oturur. Ortada oturanlar bunların her ikiside olmayanlardır. 

  Orta şeritte gidenlerin sağlı sollu kaçacak iki yanı vardır. 

  Saçlarını ortadan ayırınlara güven duyarız, korkmayız. 

  Kağıt oyunlarında zararlı kağıtları ortaya koyarak karşı tarafın bulmasını kolaylaştırırız. 

  Ev alanlar orta katı tercih eserler. Bodrum ve terası su basabilir, yaz ve kış sert geçer oralarda. 

  Doğum ile ölümün ortasıdır HAYAT!

  Bir yolculuğun iki uçuda terminaldir. Başladığın ve bittiğin yer...

  Ama tarih uçtakileri yazıyor!

  Onların portakal soymaya vakitleri olmadı hiç, ama siz tanımadığınız onların sayesinde aldınız vitaminleri, şimdi de diri ve beş kuruş etmez sağlıklı bedenlerinizle sırıtarak geziyorsunuz durmadan. Elmanın, oksijenin, Deniz'in ve kumun tadını hissediyorsunuz aşkla...

  Tarih yazıyor uçtakileri ama figüran bile değilsiniz orada, bu da sizin cezanız... Ne kale beklediniz, ne hücuma çıktınız ömrünüzde. Hepiniz kellesiniz biliyorsunuz değil mi?

  Hastalıktan ölürsünüz sadece, ipe gideninizi görmedik henüz. 

 Ah ortadakiler! Ne işe yararsınız? 

                                Bülent AKYÜREK

Yazılmış bu eser Yunanistan'daki Türk kardeşlerimizin ortaya çıkarttığı FİYAKA adlı dergiden bir yazı. Merak esen olursa ilk sayının 9. sayfasından ulaşabilirsiniz. 

10 Kasım 2013 Pazar

Kendini nasıl biri olarak görüyorsun. Peki ya diğerleri seni...


Kendini nasıl biri olarak görüyorsun. Peki ya diğerleri...

Fazla birşey yazmayacağım, sadece videoyu izleyin ve kendinize biraz daha güvenin.

Herkese Mutlu günler...

8 Kasım 2013 Cuma

Cuma namazı ve AKILLI TELEFONLAR

Malum bugün cuma. Ülerimizin çoğu da müslümanlardan oluşmakta. 

Bu gün her müslümanın farz görevlerinden biri olan cuma namaza gittim. Bilmeyenler için cuma namazı 10 rekattır ve 4 rekâtı sünnet 2 rekat farz ve 4 rekat son sünnettir. 

Ezan okundu ve prşinden herkes sünneti kılmaya başladı ve bitirdi. Bu kılınan sünnetten sonra bir daha ezan okunur ve cemaatin bu ezanı dinlemesi beklenir ama bizim ülkemizdeki inançlı insanlar ise ezanı dinlemek yerine AKILLI TELEFONLARI ile Facebook Twitter Forsuquare gibi sosyal paylaşım sitelerini inceliyorlar, telefonların özelliklerini deniyorlar, duvar kağıtlarını değiştiriyorlar. Bu esnada ezan okundu bitti. Hoca vaaz vermeye başladı ve bitirdi. Bu esnada insanlarımız hala AKILLI TELEFONLARINLA meşgullerdi. 

Vaaz bittikten sonra hocamız duaya başladı, vatanımızın bütünlüğü, milletimizin bütünlüğü, sağlığımızın sürekliliği, aile hayatımızın huzuru ile ilgili. Bildiğiniz gibi dua edilirken eller semaya uzatılır ve rahmet ellerimize dolar, dua bittikten sonra yüzünüze süreriz ve rahmet bedenimize işler. Bizim AKILLI TELEFONA sahip GERİZEKALI ARKADAŞLAR bu dua esnasında da AKILLI TELEFONLARI ile meşgullerdi. 

Arkadaşlar bu yazıyı okuduktan sonra lütfen biraz dikkat edelim. Bu insanların sayısı 1-2-3 değil onlarca. Bu durumdaki inanları gören cemaatinde dikkati dağılıyor , benim gibi. Allah namazlarımızı kabul etsin.  

AKILLI TELEFONA sahip olan GERİ ZEKALI insanlar olmayalım. 

Herkese mutlu günler...

4 Kasım 2013 Pazartesi

Sigara Zararlıysa Neden İçiyorsunuz ?


Herkese sağlıklı günler...

Insanoğlu bedava alışverişin sırrını buldu

Insanların %76'sı birşey alırken, cüzdanındaki bozuk paralar yetiyorsa onu bedava almış hissine kapılıyorlar.



Bizim zamanımızda en büyük para 500 bin liraydı ve gerçektende büyük bir paraydı :) 

Günümüzde yapmış olduğunuz 1 liralık alışveriş için 10 lira uzattığımızda, geri parayı 1 liralardan oluşan bir yığıntı olarak alabilyoruz. Daha sonra bedava alışverişin keyfini sürüyoruz :D 

23 Ekim 2013 Çarşamba

Kız Kulesi

KIZ KULESİ
  Güneş, Kız Kulesi üzerinde batarken Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.

  Üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. M.Ö. 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile birleştiği yerde küçük bir ada üzerinde kurulmuştur. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır.

  Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder: "Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam seksen arşundur. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan yerde kapısı vardır."

  Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır. Kulenin etrafındaki sahanlık geniş kaplanmıştır. Üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren Sultan II. Mahmut’un, Hattat Rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. Kulenin Eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.

  İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir.Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır.

  Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine(o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içinde bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.
Antik Çağ’da Arkla(küçük kale) ve Damialis(dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da “Tour de Leandros”(Leandros’un kulesi) ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.


KIZ KULESİ’ NİN TARİHİ

Kız Kulesi’nin tarihi M.Ö. 341 yılına kadar uzanır. Bu tarihte Komutan Chares’in eşi için, mermer sütunlar üzerine bir anıt mezar yapılır. M.Ö. 410′da ise Sarayburnu’nundan kulenin bulunduğu yere bir zincir gerilerek, boğazın giriş ve çıkışları kontrol edilir. M.S. 1100′lere ilk belirgin yapı (kule), İmparator Manuel Comnenos tarafından savunma kulesi olarak inşa ettirilir. Yapı, “Küçük Kale” anlamına gelen Arcla adını alır. İstanbul’un fethinden sonra kule, savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanılır. 1509 depreminde zarar gören yapı, daha sonraki yıllarda yeniden inşa edilir ve ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir. 1719 yılında fenerde çıkan yangınla harap olan Kız Kulesi, 1725 yılında şehrin Başmimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından onarılır. Kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturtturulur ve bina kagir olarak yeniden yapılır. 1830 yılındaki kolera salgınında ise karantina hastanesine dönüşür. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde toplarla donatılarak tekrar savunma kalesi olur. Ünlü hattat Rakim’in yazısı ile kapısının üzerindeki mermere Sultan 2. Mahmut’un tuğrasını taşıyan kitabe yerleştirilir. 1857′de tekrar ilave edilen fener, 1927de otomatik sisteme kavuşur. 1959 yılında radar istasyonu olarak kullanılan Kız Kulesi 1982 yılında Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne devredilir. 5 kat ve bir asma kattan oluşan Kız Kulesi, günümüzde restoran ve kafeterya olarak İstanbullulara hizmet vermektedir.





Kız Kulesi Efsaneleri

  Zarif silüetiyle İstanbul’un en önemli simgelerinden biri olan Kız Kulesi, efsaneleriyle de ünlüdür. Kız Kulesi’ne ilişkin rivayetlerin en eskilerinden biri, İstanbul’un, ya da o zamanki adıyla Byzantium’un Atina’nın hükümranlığı altında olduğu döneme dayanmaktadır. Bu rivayete göre, Makedonya Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı, Atina krallığı, İstanbul’u korumak üzere Amiral Hares komutasında 40 gemi gönderir. Hares’in çok sevdiği eşi Damalys öldüğünde, amiral, eşini buradaki kayalıkların içine oydurduğu bir mezara defneder. Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi “acı son”la biter. Falcılar, Bizans imparatoruna, “Sevgili kızını, yılan sokacak ve ölecek” derler. İmparator bunun üzerine denizin ortasındaki kayalıklara bir ev yaptırarak kızını buraya yerleştirir. Ancak genç bir subay, kıza aşık olur. Delikanlının prensese gönderdiği çiçek sepetine gizlenen bir yılan genç kızı sokarak öldürür. Bir başka efsaneye göre ise, Leandra adlı bir genç, her gece, sevgilisiyle buluşmak için yüzerek Boğaz’ı geçmektedir. Sevgilisi de Leandra’ya yol göstermek için, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıkların üstünde ateş yakmaktadır. Fırtınalı bir gecede genç kızın yaktığı ateş söner ve kayalıkları bulamayan Leanarda, yolunu kaybederek karanlık sularda boğulur.Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi’nden Boğazın sularına bırakır.
Selçuklu Sultanının güzeller güzeli bir kızı varmış. Bir gün sultan rüyasında (başka bir rivayete göre falında) sevgili kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş. Yaptırdığı ve Kaleye ve içinde kuleye kızını bunun için kapatmış. Öyle ki, kuleye yılan girmesinde diye beton borularla Anasmaslar’dan Adaya su ve süt akıtılmış. (Anılan iki sıra beton boruların kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.)
Böylece yıllar yılları kovalamış ve günlerden bir gün güzel Sultan ateşli bir hastalığa yakalanıp yataklara düşmüş. Ülkenin en ünlü hekimleri zor bulmuşlar devasını, Sevgili Sultanımız yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş. İyileşmesini kutlamak için armağanlar yağmaya başlamış kuleye. Yaşlı bir köylü kadında bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin içinde bir küçük yılan varmış. Yılan o gece uykuya dalan güzel Sultanı sokup öldürmüş



KIZ KULESİ’NİN GİZİ

Ahh…

Kız Kulesi…

Adına ne şiirler yazıldı,

Ne masallara konu oldun,

Neydi ki o mükemmel zerafetinin ardındaki giz?

Neydi bunca yılı yalnız başına tüketmenin nedeni?

Gölgene ne çok yalnız sığınmıştı.

Terk edilen, bir başına kalan herkes gelmiştir yamacına.

Birçok dertlinin dermanı oldun,

Fakat bugüne değin sana derman olabilen çıkmadı,

Onca kalabalığa ev sahipliği yaptın.

Ama bir şey vardı,

Herkesten gizlediğin…

Bizim gördüğümüz yalnızca o eşsiz güzelliğin,

Mükemmel zerafetin,

Ve harika mimarindi.

Oysa bu yalnızca görünendi.

Ben bilirim ki ;

Denizin dalgaları sana her çarptığında dökerdin incilerini…

O can alıcı görkeminin ardında bir matem yatardı

Ve hatta yaşardı.

İstanbul sana aşık ama

Senin Fatih’in öleli çok olmuş…

Bir Fatih gitmişse,

Koca İstanbul gelse neye yarardı ?

Şiir için Seher BARUT'a teşekkür ediyorum.



Herkese Mutlu Günler...

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bayram Geldi

Tüm insanlığın kurban bayramı mübarek olsun.

Nice mutlu, huzurlu ve bayramlara.  Allah imanınızı ve bize imanı öğreten büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin. 

Bayram zamanlarında büyüklerimizi ziyaret etmeyi unutmayalım. Ziyaret esnasında trafiğe dikkat edelim, bayramlarda trafik kazaları görmeye alışır olduk lütfen dikkatli olalım 

Nice bayramlara, herkese mutlu günler...

10 Ekim 2013 Perşembe

İçine Şeytan Giren Kız (Kamera Şakası)



  Yaratıcı kamer şakaları hayranlık uyandırır. Bunlardan birtanesi;
 
  Kahve almaya giriyorsunuz ve o sırada bir müşteririnin kahvesi dökülüyor, kız içine şeytan girmiş bir şekilde kahveyi döken vatandaşa telekinezi ile saldırıyor. Garip doğa üstü ve açıklanamayan olayların devamıda geliyor, masalar, çerçeveler, kitaplar hareket etmeye başlıyor.

Sonuçlar insanları korkutabiliyor ama izleyicileri koparıyor :)

Herkese Mutlu Günler...

9 Ekim 2013 Çarşamba

Seven insan bekler...

Bir insan aşkı için sevdiği için yada hiç tanımamış birini tanışmak için ne kadar bekleyebilir.

Sevmek, hoşlantı, aşk öyle duygular ki bunlar tek başına bile kuvvetli. Çünkü sınırı yok, istediğin gibi hayal kurabiliyorsun. Belki beraber bir piknik, belki adalar turu. Hayal olduğu için sınırların ötesine de geçeriz belki evlenirsin hayalinde, çocukların olur ve belkide torunların.

 Platonik aşk budur işte tek başına ama mutlu çünkü hayalleri var. Sırf hayalleri gerçekleşmeyecek diye söylemez duygularını, bekler bekler bekler. 

Aşk bekleyerek de geçer, umutlarla ve hayallerle. Umarız ki tüm platonikler, tüm bekleyenler seviklerine kavuşur.

Herkese Mutlu Günler...

3 Ekim 2013 Perşembe

Güne alarm ile başlamak

Sağlıklı bir yaşam için size öneri "Güne alarm ile başmak"

Sağlıklı yaşam denildiğinde sadece bendensel sağlık, atletik vücut değildir. Sağlıklı yaşam direkt olarak ruh sağlığı ile bağdaşıktır.

Bir gün 24 saat, yani sadece 24 saatin var gelecek için anılarını sığdırmaya. Yarın seni dinleyen insanlara belki de çocuklarına anlatıcak anılar için bir hazine toplamaya.  Hayatta hep erken kalktım, hep alarm ile merhaba dedim güne fakat geç yatmadım. Günlerin nasıl geçtiğini görünce arkadaşımın bana söylediği bir söz aklıma geldi "Az ye, az uyu, az konuş"

Bu söz hayatımın geleceğini değiştireceğine inanıyorum. Şu anda ilk adım olarak az uyuyorum ama s yemek konusunda hala ciddi sıkıntılarım var :) 

Anlatacağınız az ne zaman yatarsanız yatın kurduğunuz alarm ile kalkın ve o alarm ile gününüzü planlayın...

Hayat her insana farklı hayatlar sunar bu sebepten siz kendi hayatınıza bakın be günüzü geleceğiniz senaryosu olarak yaşayın. 

Herkese mutlu günler...

7 Eylül 2013 Cumartesi

6 Eylül 2013 Cuma

Mutlu olmanın bilimsel açıdan kanıtlanmış 12 yolu


Dünyanın dört bir yanında yapılan bilimsel araştırmalar; mutluluğun formülünü bulmaya çalışıyor. Son yıllarda mutluluk, yaşama sevinci ve pozitif olma konularına sıkça eğilen bilim adamları, ortaya hayatı güzelleştirecek öneriler çıkardı. İşte o öneriler...

YARDIMSEVER OLUN

Psychological Bulletin'de yayınlanan araştırmaya göre; kendiniz için değil de, başka insanlar için para harcamak, size kendinizi daha iyi hissettirecek. En mutlu insanların, en büyük vericiler olduğunu ortaya koyan araştırmaya göre; bağış yaparak ve başkalarına para vererek mutluluğu yakalayabilirsiniz.

BOL BOL ŞÜKREDİN

Pennsylvania Üniversitesi'nden Profesör Martin Seligman; her gece onları mutlu eden üç iyi şeyi akıllarından geçiren insanların, diğerlerindendaha mutlu olduğunu kanıtladı. Sizi mutlu eden şeylerin önemli olması da gerekmez; eşinizin, sevdiğiniz tatlıyı almayı hatırlaması bileşükretmeniz için yeterli.

YENİ BİR ŞEY DENEYİN

Çalışmalar; maceraya katılan, yeni deneyimler yaşayan ve rutinlerini değiştiren insanların daha mutlu olduğunu ortaya çıkardı. Yeni şeylerdenemek, beyin dalgalarını da uyarıyor.

HEDEFLER BELİRLEYİN

Psikolog Jonathan Freedman, kendilerine kısa veya uzun vadeli hedefler koyanların, koymayanlara göre daha mutlu olduğunu iddia ediyor. Wisconsin Üniversitesi'nden Richard Davidson, "Bir amaç doğrultusunda çalışmak, olumlu duyguları devreye sokar" diyor.

TARAFSIZ OLUN

'Ultimate Happiness Prescription' adlı kitabın yazarı Dr. Deepak Chopra; mutlu olmak ve aydınlanmak için tarafsız olmak gerektiğini söylüyor. Chopra, "Eğer kendi bakış açınızı savunmayı bırakırsanız, enerjinizin yüzde 99'unu tasarruf edersiniz ve çok daha mutlu olursunuz" diyor.

İNANÇLI OLUN

Yapılan yeni çalışmalara göre; inançlı insanlar, olmayanlara göre hayatlarından çok daha memnun ve daha mutlu. Doç. Bruce Headey'in,Melbourne Üniversitesi'nde yaptığı 25 yılık araştırmanın sonucunda; inançlı insanların, kariyer endişesinden kaçındıkları ve duygusal açıdan daha istikrarlı oldukları ortaya çıktı.

EN AZ ALTI SAAT UYUYUN

İngiltere'de yapılan bir çalışma; günde en az 6 saat 15 dakika kesintisiz uyumanın, insanları mutlu ettiğini gözler önüne serdi.

10 İYİ ARKADAŞ EDİNİN

Nottingham Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma; en az 10 iyi arkadaşa sahip olduğunu söyleyen yetişkinlerin, beş veya daha az yakın arkadaşa sahip olanlardan daha mutlu olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya göre; daha mutlu hissetmek için, arkadaş çevremizi genişletmemiz gerekiyor.

SIK SIK GÜLÜMSEYİN

Gülümsemek ve mutluymuş gibi davranmak, gerçekten üzgün olduğunuzda kendinizi daha iyi hissetmenize neden oluyor. Birçok araştırmaya göre; sadece gülümseme hareketi bile, insanların kendilerini daha mutlu hissetmelerine sebep oluyor.

ROMANTİZM ÖNEMLİ

İlişkilerin, mutluluk üzerinde büyük bir etkisi var.Biliminsanlarının Cornell Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre; ilişkisi olan insanlar; olmayanlara göre daha mutlu.

İŞE YAKIN OTURUN

İngiltere'de yapılan son araştımalarda ise; iş yerine 20 dakika mesafede oturan kişilerin, daha mutlu olduğu iddia ediliyor. Her gün katedilen yolun uzunluğu; sağlığı ve formda kalmayı doğrudan etkiliyor.

GENÇ GÖRÜNMEK İÇİN BU 8 GIDAYI SINIRLAYIN

Gençliğinizi korumanız için sadece gece kremleri ve anti-aging ürünler kullanmanız yeterli değil. Günlük hayatınızda sıkça tükettiğiniz sekiz gıdayı azaltırsanız; hem zahmetsizce, hem de ekonomik yoldan dahagenç bir görünüme kavuşabilirsiniz. İşte o besinler:
TUZ: Tuz, göz çevresi gibi ince deriyle kaplı alanlarda, cildi zayıflatarak kırışıklıklara neden olabilir.
ŞEKER: Aşırı şeker tüketimi, derinin yaşlanma sürecini hızlandırır. Bir hafta şeker yemezseniz, cildiniz parlayacaktır.
KAHVE: Cildinizi kurutan kahve, göz çevresindeki kırışıklıkları da artırır. Kahve yerine, yeşil çay içebilirsiniz.
ALKOL: Vücuttaki suyun atılmasına neden olan alkol, göz altı torbalarına neden olabilir.
KIRMIZI ET: Kırışıklıkların erken oluşmasına yol açabilir. Kırmızı et tüketimini, haftada bir veya iki kezle sınırlandırmak gerekir.
BASİT KARBONHİDRATLAR: Ekmek veya makarna gibi gıdalar, ciltteki kolajeni parçalayarak cildin esnekliğini yitirmesine neden olur.
BAHARATLI GIDALAR: Kan damarlarını kurutan bu gıdalar, menopoz sonrası dönemde cildin hızla kırışmasına yol açabilir.
SODA: Soda; diş minesini savunmasız hale getirir. Ayrıca şişkinliğe ve cildin matlaşmasına neden olur.

DAHA FAZLA MAVİ

Sussex Üniversitesi araştırmacıları; mavi rengin stresi yok ettiğini, mutluluğu artırdığını ve özgüveni geliştirdiğini tespit etti. Çalışmayagöre; çevrelerinde mavi rengi görenler, kendilerini daha mutlu hissediyor. İngiliz Daily Mail gazetesinde yayınlanan bir araştırmayagöre de; mavi sevgisi, atalarımıza kadar uzanıyor. Özellikle akşam saatlerinde mavi renkle iç içe olmak kişiyi çok daha mutlu ediyor.

Kaynak : www.ensonhaber.com 

Herkese mutlu günler...


3 Eylül 2013 Salı

Beyninizi Öldüren 11 Katil Madde

1. Şeker ve şeker ürünleri
Uzun süreli şeker kullanımı nörolojik problemlere sebep olur. Ayrıca hafızayı da zayıflattığı tespit edilmiştir. Öğrenme kabiliyetini zaafiyete uğrattığı da ifade edilmektedir. Bu sebeple şekerden uzak durmak gerekir.

2. Alkol
Alkolün karaciğeri iflas ettirdiği bilinmektedir. Ancak az bilinen diğer etkisi de beyni bitirip tükettiğidir. Sağlıklı düşünme yeteneğini zayıflatır, hafızayı da tüketir. Kısa vadede alkol bırakıldığı takdirde etkileri belli bir düzeyde onarılabilmektedir. Ancak uzun süreli kullanımlarda kalıcı hasarlara da yol açabilir.

3. Fast Food
Yakın zamanda Montreal Üniversitesi´nde yapılan bir araştırma fast food ürünlerinin beynin kimyasını değiştirdiğini ortaya koymuştur. Bu da depresyon ve anksiyete sorunlarına yol
açmaktadır. Fast Food ürünlerinin içindeki katkı maddelerinin öğrenme bozukluğu, motivasyon eksikliği ve hafıza zayıflığına da yol açtığı kanıtlanmıştır.

4. Kızarmış yiyecekler
Bütün işlenmiş yiyecekler kimyasallar, katkı maddeleri, yapay tatlandırıcılar ve koruyucular içerir. Bunlar hem çocuklarda hem yetişkinlerde ciddi beyin hasarlarına yol açar. Kızarmış veya işlenmiş gıdalar beyin sinirlerini zedeler. Bazı yağlar ise diğerlerine göre daha zararlıdır. Doğadaki en toksik ve tehlikeli kızartma yağının ise ayçiçek yağı olduğu tespit edilmiştir.

5. İşlenmiş veya önceden pişirilmiş gıdalar
Tıpkı kızarmış gıdalar gibi işlenmiş gıdalar da merkezi sinir sistemine zarar verir. Bu da dejeneratif beyin bozukluğuna yol açar. İleriki yaşlarda Alzheimer´a neden olur.

6. Çok tuzlu gıdalar
Tuzun kalbe zarar verdiğini herkes bilir. Bilinmeyen şey ise tuzun içindeki yoğun sodyum beyne de zararlıdır ve düşünme yeteneğini zayıflatır. Zekayı da gerilettiği ispat edilmiştir.

7. Tahıllar
Tahılların hepsi beyin fonksiyonlarına zarar verir. Ancak bunun tek istisnası yüzde 100 tam kepekli tahıllardır. Yani tam tahıllar… Eğer çok tahıl tüketirseniz bu hızlı yaşlanmanıza da yol açacaktır.

8. İşlenmiş proteinler
Proteinler kas yapıcıdır. Et ise en yüksek kalitede ve en zengin protein kaynağıdır. Ancak sosis, salam, sucuk ve benzeri gıdalar gibi işlenmiş proteinlerden uzak durulmalıdır. Doğal proteinler sinir sistemini yapılandırırken, işlenmiş proteinler tam tersini yapar. Yani sinir sistemini tahrip eder..

9. Trans yağlar
Kesinlikle her türlü trans yağdan uzak durulmalıdır. Trans yağlar bir çok ciddi soruna yol açar. Kalp sorunları, kolesterol ve obezite bunların en çok bilinenidir. Az bilinen ise beyne de oldukça zarar verdiğidir. Refleksleri öldürür, beyin işlevinin kalitesini düşürür. Ayrıca felç riskini de maksimum düzeye çıkarır. Alzheimer benzeri etkileri de uzun vadede ortaya çıkar.

10. Yapay tatlandırıcılar

İnsanlar zayıflamak için şeker yerine yapay tatlandırıcı kullanırlar. Bunların daha az kalori içerdiği doğru olsa da faydasından çok zararı vardır. Uzun kullanımlarda beyin hasarına ve zihinsel bozukluklara yol açar.

11. Nikotin
Nikotinin zararları saymakla bitmez. Beyinle ilgili olanına gelince… Vücudunuzun en önemli organı olan beyninize kan gitmesini engeller… Kan gitmezse oksijen de gitmez.. Bu da beyninizin yavaş yavaş ölmesine yol açar. Kılcal damarları tıkadığı için nörotransmitterlerin üretilmesine engel olur ve işlevini engeller… Bu da sinir sistemini tüketir.

Kaynak: enacaip.com

2 Eylül 2013 Pazartesi

Gizem nedir ?

Hani bazen olur ya birisine bakarsın bakarsın ve bakarsın...

Sonra karşılık beklersin. Bu esnada yapabilecğin tek şey vardır oda "GİZEMli olmak" çünkü bu sebeple merak eder seni ve konuşmak ister. 

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Üniversitelere Yeni Kayıt Yaptıracak Olanlara Tavsiyeler


1. ilk hafta ders olmaz, amele gibi gitmeyin.
(hadi o tatlı heyecanla gaza gelip gittiniz,
hayvanlar gibi ilk geceden bütün okulu
facebook arkadaş listenize eklemeyin.)

2. ders programı için panonun önünde
toplanan kalabalığın arasında görüp aşık
olduğunuz kızın sevgilisi var. baştan
uyarıyorum. sonra çok ağlarsınız, demedi
demeyin.

3. muhabbete "YGS'de kaç puan yaptın? Bi' alt
tercihim su ürünleriydi" şeklinde giren
elemanla samimiyetiniz, not almanın ötesine
geçmesin. çünkü, o çok sıkıcı biri. dikkat edin.

4. saçı, sakalı uzatıp maymuna dönmeyin.
uzayan kıllar, özgürlük sembolü değildir.
klişeleşmeyin.

5. sporla alakanız olmadığı halde sürekli
eşofman altıyla gezen dombililerden olmayın.
ve hava 60 derece dahi olsa "bol cepli kapri"
denen tekstil ürününden uzak durun.

6. kulüpler amele kaynıyor. heyecanlanıp,
hepsine girmeyin.

7. john lennon gözlüğü ve şile bezine abanan
hatunla muhabbet edecekseniz, mevzuya
nietzsche'den, sistemin bizi köleleştirdiğin
den ya da hayatın anlamsızlığı gibi ana
temalardan girin.

8. siyah tişört üzerine kareli gömlek giyip,
düğmeleri açanlar mühendislikte, şile bezi
gömlek üzerine şal takanlar güzel sanatlarda
okuyor. tercihlerinizi buna göre belirleyin.

9. alay ettiğiniz bıyıklı/ favorili kızlar, 1-2 yıla
manken gibi olacak. büyük konuşmayın, erken
rezervasyondan yararlanın.

10. sığır sürüsü gibi doluşacağınız kantini
gözünüzde büyütmeyin. önceleri reina gibi
gelir, fakat sonra aile çay bahçesine dönüşür,
demedi demeyin.

11. "kitabı almak zorunludur" diyen
hocalarınızı ciddiye almayın, fotokopiciye
gidin.

12. yatay geçiş, %10'luk dilime girip harcın
yarısını ödemek gibi saçma sapan hayallere
kapılmayın. kötü geçen vizelerden sonra,
hepsi yalan olacak. unutmayın.

13. makarna, boş bira şişeleriyle "vize" yazıp
etrafında poz verme gibi öğrenci evi
geyiklerine gülen kalmadı. bunu yapmayın.

14. ve son olarak; beyler, kızlar orada da teklif
etmiyor, ümitlenmeyin.

Paylaşım için Sayın Mesut Beye teşekkürler

Herkese Mutlu Günler...



Bu yazıyı Facebook sayfamda paylaştığımda sayın Oktay Hafuz Halil yazıya cevap olarak aşağıdaki metini yazmıştır. Kendisinin iznizi alarak bu yazıyıda paylaşıyorum. 

- İlk tanıştığınız kişi en samimi arkadaşınız olacak diye bir kural yok. 
- ilk hafta okula gidecek olanlar prosedür gereği yapılan gereksiz konuşmaları (nerelisin, kaç puan aldın, nerede kalıyosun vs.) bir hafta önce atlamış olacaklar. 
- 1. sınıftan boş-boş gezip serserilik yapmak yerine ilk sene not ortalamanızı yüksek tutarsanız sonraki yıllar faydasını görürsünüz.
- Üni. hayatında kulüpçülük önemlidir, fakat kalabalık kulüplere "üye" olmak yerine daha ufak kulüplerde "yönetici" olun. enerjiniz yeterliyse kendi kulübünüzü kurun (daha yeni mezun olmama rağmen şimdi aklım olsa "sosyal sorumluluk kulübü"nü kurmak isterdim) 
- Üni. harici bir dernek veya STKya üye olunuz (misyonunda siyaset, aydınlık gelecek olmamasına dikkat ediniz. çünkü onların kendilerine bile faydaları yok ) 
-Arkadaşlarınızı kendi sınıfınız, fakülteniz, kampüsünüz hatta üni.nizle sınırlamayın olabildiğince fazla nitelikli kişilerle arkadaşlık ediniz.
- Yurt dışı projelerine mutlaka katılın. 
- Para sıkıntısı çekicem diye deli gibi burs aramayın. bir tanıdığınız varsa ondan yardımcı olmasını isteyebilirsiniz. vakıf ve derneklerin burs sahipleri çok önceden belli olmuştur bile. (özellikle ikinci öğretim iseniz burs gibi bir durum istisnadır)
- Gönüllü organizasyonlara mutlaka katılın. özellikle büyük şehirdeyseniz adaptasyon konusunda oldukça faydalı. 
- Son olarak bir abi edasıyla "kendi notunuzu kendiniz tutup, not için başkalarına minnet etmeyin, başkasının yerine imza atmayın, yerinize imza attırmayın (kul hakkına girer mi diye tartıştık ama net bişey bulamadık fakat ihtimal dahilindedir)

23 Ağustos 2013 Cuma

Güç !



“İnandığı şeyi yapan insanın enerjisi asla tükenmez.”

Geothe