Burak Özdil
Bu Blogda Ara
29 Ocak 2022 Cumartesi
Hayat Devam Ediyor...
19 Şubat 2015 Perşembe
8 Ekim 2014 Çarşamba
CAD Yazılım Tarihi, 1960’lar
CAD Yazılım Tarihi, 1960’lar
Sevgili arkadaşım İlkay Meşeliye yazadığı makale için teşekkürü bir borç bilirim. Makine sektöründeki gelişmelerden haberdar olabilek ve kişisel gelişiminize yararlı olması için kendi web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Günümüz dünyasında tasarım ve imalat sektöründe olan bir çok kişi Computer Aided Design diğer bir değişle bilgisayar destekli yazılımları direk yada dolaylı bir şekilde mutlaka kullanıyor. Aylarca süren tasarım süreçlerini, günler hatta saatlere indiren bu teknoloji, sağlamış olduğu imkanlar sayesinde artık tasarımın vazgeçilmez bir aracı olmuş durumda. Tabi bu yazılımları hep şu anki haliyle var olduklarını düşünmemek gerekir. CAD yazılımları yaklaşık olarak 50 senelik bir maziye sahiptir. Bu 50 yıl içerisinde gerek bilgisayar teknolojisinin gelişmesi gerekse yazımların buna ayak uydurması ile günümüzdeki hali almış durumdalar. Bu yazımla başlayacak olan yazı dizisinde sizlere bu tarihsel evrimi anlatmaya çalışacağım.
CAD yazılımlarının geçmişinin 50 yıllık bir maziye sahip olduğunda bahsettim fakat bu yazımların ortaya çıkabilmesi için insan oğlunun çizgi , üçgen kare vb. geometrik elemanları biliyor ve bunları kullanıyor olması gerekirdi. Bu nedenle CAD yazılımlarının tarihini geometrinin çıkışına kadar dayandırabiliriz. Yunanlı matematikçi Euclid of Alexandria yani bizim ona verdiğimiz isimle öklid milattan önce 350 yılında The Elements yazısını ortaya koyarak ,geometrinin temellerini atmıştır. Bu yazıda anlatılan geometrik aksiomlar üzerine CAD yazımlar geliştirilmiştir.
Öklidin geometrik aksiyonları ortaya koyduktan sonra CAD yazılımlarının ortaya çıkabilmesi için 2300 yıllın bir sürecin geçmesi gerekecekti. Bu uzun süreç ardından CAD yazılımlarının atası olarak kabul edilen "SketchPad" Ivan Sutherland tarafından bir dokara tezi olarak MIT'ye 1960ların başında sunulmuştur. SketchPad ne kadar CAD teknolojinin atası olarak görülsede o zamanın şartlarına göre çığır açacak bir yazılımdı. Kullanıcı bir ışık kalemi yardımı ile monitör üzerine çizim yapabiliyordu. Bunla ilgili görseli aşağıda görebilirsiniz.
Her ne kadar Sketchpad ilk CAD yazılımı olsada , sonuçta bir doktora teziydi ve ticari bir tarafı yoktu. CAD sektöründe ilk ticari ürün olacak PRONTO olarak kabul edilir. Pronto 1957 Yılında Dr. Patrick J. Hanratt tasarından geliştirilmiştir. Bu nedenle Dr. Patrick J. Hanrattı CAD sektörünün babası olacak görebiliriz.=)
Tabi yazılımlar o tarihlerde belki ortaya çıkıyor olabilir ama yaygınlaşmasını engelleyecek bir çok neden vardı. Bunlardan en büyüğü, bilgisayar teknolojinin hala çok pahalı olması ve sadece büyük otomotiv ve uçak üreticileri tasarından kullanılıyor olmasıydı. Bu sebeple yazımların gelişimleri bu firmalar üzerinden gerçekleşiyordu. Örneğin 1960ların ortasında Dr. Hanratty başkanlığında General motor araştırma laboratuvarlarında DAC (Design Automated by Computer) geliştirilmiştir. Tabi diğer firmalarda bundan geri kalamamaya çalışmış ve McDonnell-Douglas CADD'i 1966, Ford PDGS'i 1967 ve Lockheed CADAM'i 1967'de duyurmuşlardır.
SketchPad haricinde 1960larda Digigraphics ilk ticari CAD yazılımlı olan EDM'ı (The Electronic Drafting Machine) duyurmuştur. PDP-1 bilgisayarında çalışan bu yazılım SketchPad gibi ışık kalemi ile çalışıyordu. Bu ürünün fiyatı ise 500 bin dolar civarında idi. Fiyatının bu kadar yüksek olması, bu ürünün sadece bir kaç adet satılmasına neden olacaktı.
Ticari bir ürün olması dışında, CAD teknolojisinin gelişmesi için MIT Matematik laboratuvarı yoğun bir şekilde çalışıyordu. Avrupa ise bu teknolojinin gerisinde kalmak istemedi ve 1965 yılında Charles Langi başkanlında Donald Welbourn ve A.R.Forrest Cambridge Üniversitesinde 3 boyutlu modelleme üzerine yoğun bir şekilde çalışmaya başladılar. Fakat 1970lere kadar her hangi bir ticari ürün ortaya koyulamadı. Fransız araştırmacılar ise 3 boyutlu modelleme üzerinde öncü olacak teknolojilere imza atarak, 3 boyutlu çizgi ve yüzey geometrileri hesaplamalarının bilgisayar ortamında yapılmasını sağlamışlardır.O tarihlerde Citroen'de çalışmakta olan Paul de Casteljau karmaşık 3 boyutlu çizgi hesaplamaları için ilgili algoritmaları ortaya koymuştur. Renaultda çalışan bir mühendis olan Pierre Bezier ise bu algoritmaları çalışmalarında yoğun bir şekilde kullanmış ve yayınlamasını sağlamıştır. De Casteljau algoritması olarak bilinen bu çalışma, uzun süre CAD yazılımlarının temelini oluşturmuştur.
1960ların sonlarına doğru bu konu ilgili olan kişiler yeni şirketler açarak, CAD sektörünün gelişmesi hızlanmıştır. Bunlardan bazıları Applicon, Auto-trol, Computervision (İlk lisans satışını 1969 da Xerox şirketine yapmıştır.), Evans & Sutherland, SDRC (Structural Dynamics Research Corp.) ve United Computing.
Bir sonraki yazımda 1970ler ile devam edeceğim ...
İyi günler..
30 Eylül 2014 Salı
28 Ağustos 2014 Perşembe
27 Ağustos 2014 Çarşamba
4 Mart 2014 Salı
İyi cv iyi iş getirir
1. Basit bir yazı tipi (font) kullanın. Okunması en kolay yazı tipleri Times New Roman ve Arial’dır. Bu iki font aynı zamanda iş dünyasının genelinde en çok kullanılan, tercih edilen fontlar. Dolayısıyla gözler Times New Roman ve Arial’a daha aşina. Şahsen ben Arial’ı her zaman tercih ederim

2. Küçük puntodan kaçının. CV’nizdeki hiçbir yazı 11 puntodan daha küçük olmamalı. Küçük punto ile yazılmış CV’ler okuması en zor CV’lerdir. CV’nizi değerlendiren kişi, CV’nizi okumaya çalışırken şaşı kalma tehlikesi geçiriyorsa, bu kişinin CV’nizin önemli bölümlerini es geçme ihtimali çok yüksektir.
3. Kısa paragraflarla yol almayı tercih edin. 3 ya da 4 satırdan daha uzun paragraflarda okuyucunun ilgisini kaybetme riskiniz çok fazladır. 3 Satırı aşmayan paragraflar kullanarak, kısa ve net ifadalerle çarpıcı bilgileri dile getirmek her zaman daha iyidir.
4. Paragraflarınız, bullet’larınız (maddeleriniz) arasında mutlaka birer satır boşluk bırakın. Bu boşluklar hem beyaz alan yaratarak gözün daha az yorulmasını sağlar hem de odaklanmayı kolaylaştırır.
5. Bir sayfaya çok fazla şeyi sığdırmaya çalışmayın. Aşırı yoğun, sıkışık CV sayfalar kimseyi CV’nizi dikkatle okuma yönünde motive etmez. Asla CV’nizi belli bir uzunlukta tutmak için okunabilirliği feda etmeyin.
6. Kısa ve net cümleler kurun. CV’nizde bilgi fazlalığını, yoğunluğu engellemenin yollarından biri budur. Gereksiz ve fazla ifadelerden ne kadar kaçınırsanız önemli ve çarpıcı bilgileriniz o kadar ön plana çıkar.
7. Bullet’larınız (maddeleriniz) iki satırdan fazla olmamalı. İki satırdan daha uzun bullet’lar kullanıyorsanız muhtemelen gereğinden fazla bilgi veriyorsunuz. Cümlelerinizi gözden geçirin.
8. Bold (kalın yazı tipi) ile yazılmış kelimeler kullanmaktan çekinmeyin. Görsel olarak okuyucunun dikkatini önemli noktalara çekmenin en iyi yolu budur. Sayısal verilerin ve becerilerinizin farkedilmesini kolaylaştırmada bold kelimeler size yardımcı olacaktır.
9. CV’nizdeki farklı bölümleri çizgiler kullanarak birbirinden ayırın. Okuyucularınızın gözlerini rahatlatmanın bir yolu da budur. Basit çizgiler CV’nizdeki farklı bilgilerin arasında sınırlar oluşturur; çizgilerle her bir bölüm daha rahat okunur ve anlaşılır hale gelir.
10. Birden fazla font kullanımı, farklı bullet tipleri, birbiriyle tutarsız satır araları, değişik çizgi kalınlıkları, CV’nizdeki göze hoş gelmeyen farklılıklar okuyucunuzun odaklanmasını engeller. CV’nizin bölümleri birbirleriyle görünüm olarak tutarlı olmalıdır.
Arkadaşlarınız, yakınlarınız arasında küçük bir araştırma yaparsanız birçok CV formatıyla karşılaşabilirsiniz. Bir çok insan kendi kullandığı formatın en iyisi olduğunu düşünür. Aslında formattan daha önemli olan şey okunabilirliktir. CV’niz kolay okunabiliyorsa, değerlendiren kişi dikkatini kaybetmeden, aradığı bilgileri kolayca bulabiliyorsa sizin için her format iyi formattır.
Bu 10 noktaya dikkata ederek hazırlanan CV’ler işe alım profesyonelleri ve işe alır konumda olan şirket yöneticileri için okunabilirlik açısından daha ilginç CV’ler olacaktır. Kolay okunan CV’lerin daha iyi değerlendirilme, dolayısıyla daha fazla mülakat daveti alma şansı olur. CV’nizin okunabilirliğini iyileştirerek işe girme ya da daha iyi rollere transfer olma şansınızı artırabilirsiniz.
Kaynak : http://1insaat.biz/
2 Mart 2014 Pazar
Mutlu etmek mutlu eder !

İki hasta adam aynı hastane odasında kalıyordu.
Hastalardan birine akciğerlerindeki sıvının akması için öğleden sonraları bir saatliğine dik durmasına izin verilmişti.
Onun yatağı odadaki tek pencerenin yanındaydı.
Diğer hasta ise tüm gününü yatağında uzanarak geçirmek zorundaydı.
Birbirleriyle saatlerce konuşurlardı; eşlerinden, ailelerinden, askerlik anılarından, gittikleri tatil yerlerinden…
Pencerenin yanındaki hasta her öğleden sonra yatağında doğrulduğunda zamanını pencerenin dışındaki gördüğü her şeyi oda arkadaşına anlatarak geçiriyordu.
Diğer yataktaki adam ise bir saatlik bu dilimde dış dünyadaki tüm yaşantılarla ve renklerle kendi hayatını genişletiyor ve canlandırıyordu.
Pencere güzel bir gölün yanındaki parka bakıyordu. Gölde çocuklar oyuncak gemilerini yüzdürürken ördekler ve kuğular da suyun üzerinde oynuyordu. Genç âşıklar her renkten çiçeklerin arasında kol kola yürüyorlardı ve şehrin silueti uzakta görülebiliyordu.
Pencerenin yanındaki adam bunları en ince ayrıntısıyla anlatırken, diğer taraftaki adam gözlerini kapatıp bu hoş manzarayı hayal ediyordu.
Sıcak bir öğle sonrası, pencerenin yanındaki adam ilerleyen bir bando takımından bahsetti.
Diğeri bandoyu duymamasına rağmen pencerenin yanındakinin açıklayıcı kelimelerinin yardımıyla sesleri zihninde canlandırdı.
Günler, haftalar, aylar geçti. Bir sabah hemşire hastaların odasına banyo suyu getirdiğinde pencerenin yanındaki hastanın ölü bedenini buldu – sessizce ölmüştü.
Hemşire üzüldü ve ölü bedeni alması için hastane görevlilerini çağırdı.
Makul gördüğü en kısa zamanda diğer hasta pencerenin yanına taşınmak istediğini belirtti. Hemşire bu bu isteği mutlulukla yerine getirdi ve hastanın rahat ettiğinden emin olduktan sonra odadan ayrıldı.
Hasta, yavaşça ve acı çekerek dışarıdaki gerçek dünyaya bakmak için kendini dirseğiyle destekleyerek doğruldu. Yatağın yanından pencereye dönmeye çabaladı.
Onu boş bir duvar karşıladı.
Hemşireyi çağırıp ona pencerenin dışındaki öylesine harika şeylerden bahseden merhum oda arkadaşın neden böyle bir şeye gerek duyduğunu sordu.
Hemşire merhumun kör olduğunu, duvarı bile göremediğini söyledi,
ve “Belki de sadece seni cesaretlendirmek istemiştir” dedi.
***
Son söz:
Başkalarını mutlu etmenin muazzam bir mutluluğu vardır, kendi halimize rağmen.
Kederi paylaşmak yükünü hafifletir, ama paylaşılan mutluluk ikiye katlanır.
Eğer zengin hissetmek istiyorsan paranın satın alamadığı, senin sahip olduğun her şeyi gözünün önüne getir.
‘Bugün bir hediyedir, bu yüzden ona Allahın lütfü denir.’
27 Şubat 2014 Perşembe
Zengin biri ile evelenme hayali
SORU:
Zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım ?
Sizinle dürüst olacağım. Bu yıl 25 yaşına giriyorum. Çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. Yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum. Aç gözlü olduğumu düşünebilirsiniz fakat New York’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar orta sınıf sayılıyor.
Çok şey istemiyorum. Bu sitede yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan biri var mı? Hepiniz evli misiniz? Sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?
Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. Central Park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil. Size alçak gönüllülükle soruyorum:
1) Zengin bekarlar nerede takılır? (Lütfen bar, restaurant, spor salonu gibi mekanların isimlerini ve adreslerini yazın.)
2) Hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım?
3) Çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? Bir kaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebiliyorlar.
4) Kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? Benim hedefim evlenmek.
Bayan Güzel
CEVAP:
Sevgili Bayan Güzel,
Yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız var. Lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. Benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple okuyan kimsenin zamanını çalmadığımı ümit ediyorum.
Bir iş adamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. Cevap çok basit, lütfen açıklamama izin verin. Detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey “güzellik” ile “para” ikilisini takas etmek: A kişisi güzelliği sağlar, B kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil. Fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek. Aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. Bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. Hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı. Eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.
Wall Street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için “takas pozisyonu” diyebiliriz, “satın al ve bekle” değil. Sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. Çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de iyi bir fikir değil. Aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.
Söylediklerim size zalimce geliyorsa şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? Aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam lazım.
Yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. Size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm. Bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. Zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.
CEO J.P. Morgan
25 Şubat 2014 Salı
Klavye kullanarak smile sembolleri kullanmak ☺
Alt + 0169.... ©.... copyright symbol
Alt + 0174..... ®....registered trademark symbol
Alt + 0176 ...°......degree symbol
Alt + 0177 ...±....plus-or-minus sign
Alt + 0182 ...¶.....paragraph mark
Alt + 0190 ...¾....fraction, three-fourths
Alt + 0215 ....×.....multiplication sign
Alt + 0162...¢....the cent sign
Alt + 0161.....¡..... .upside down exclamation point
Alt + 0191.....¿..... upside down question mark
Alt + 1........☺...smiley face
Alt + 2 ......☻.....black smiley face
Alt + 15.....☼.....sun
Alt + 12......♀.....f emale sign
Alt + 11.....♂......male sign
Alt + 6.......♠.....spade
Alt + 5.......♣...... Club
Alt + 3........♥..... Heart
Alt + 4.......♦...... Diamond
Alt + 13......♪.....eighth note
Alt + 14......♫...... beamed eighth note
Alt + 8721.... ∑.... N-ary summation (auto sum)
Alt + 251.....√.....square root check mark
Alt + 8236.....∞..... infinity
Alt + 24.......↑..... up arrow
Alt + 25......↓...... down arrow
Alt + 26.....→.....right arrow
Alt + 27......←.....left arrow
Alt + 18.....↕......up/down arrow
Alt + 29......↔... left right arrow
22 Şubat 2014 Cumartesi
Mükemmel bir sokak ortkestrası
Merhabalar,
Gerçekten mükemmel bir gösteri değil mi. İzlerken "neden bende şu müzik aletlerinden birini çalamıyorum" dediğinizi duyar gibiyim.
Aslında değinmek istediğim konu kişisel yetenekler değil. Bilmiyorum dikkatinizi çektimi ama çevredeki insanlar hepimizin yaptığımı gibi ilk olarak CEP TELEFONlarına satıldılar. Daha sonra bu güzel sanat eserini canlı canlı izlemek yerine o küçük sadece birkaç inçlik ekranlarda görmeye çalıştılar.
Ne oldu şimdi fark edebildiniz mi? Yani ne olabilir ki insanlar kayıt etsin daha sonra tekrar bu eseri dinlemek isterler değil mi.
Öyle değil, bunu sizde çok iyi biliyorsunuz. Çekmiş olduğumu güzel anların fotoğraflarına, eğlenceli, unutulmaz anlarımızın videolarına ne zaman bakıyoruz?
Sadece o anı yaşamamış olanlara göstermek için...
Bir tavsiye ya o anı cidden kesintisiz, doya doya yaşayın yada çekmiş olduğunuz o anlık görüntülere değer verin.
2 Şubat 2014 Pazar
Duyarlılık...
14 Ocak 2014 Salı
Nasıl Bir Karaktere Sahipsiniz. Basit bir test, gerçekçi sonuçlar
Öncelikle ilgi çekici paylaşımları için "onedio.com"a teşekkür ederiz
Nasıl Bir Karaktere Sahipsiniz? Test Edin!

1

1. İçedönük-Hassas-Kolay Etkilenen: Kendinizle ve çevrenizle ilgili düşüncelere etrafınızdaki çoğu kişiden daha sık ve daha derin bir şekilde dalıyorsunuz. Üstün körü hareketler ve konuşmalardan nefret ediyorsunuz. Geyik muhabbeti yapmaktansa, yalnız kalmayı tercih edebiliyorsunuz. Ama yakın arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz o kadar kuvvetli ki bu da size ihtiyacınız olan uyumu ve gücü getiriyor. Yine de yalnız başına kalmaktan hiç sıkılmıyorsunuz.

2. Özgür-Geleneklere Karşı-Tutulamayan: Kendinizi geliştirmenizi sağlayacak özgür ve kimseye bağlı olmayan bir hayat peşindesiniz. Hobilerinizde ya da işinizde sizi başarıya ulaştıracak yeteneklere sahipsiniz. Bağımsızlığa olan düşkünlüğünüz bazen sizden beklenilenin tam tersini yapmanıza neden olabiliyor. Öyle her gördüğünüz şeye üzerinde düşünmeden uyacak tiplerden değilsiniz. Aksine kendi fikirleriniz doğrultusunda gitmeyi yani, akıntıya karşı kürek çekmeyi seviyorsunuz.

3. Dinamik-Aktif-Dışadönük: İlginç ve çeşitli işlere girebilmek için risk almaktan kaçınmıyorsunuz. Rutin bir hayat sizi etkisiz hale getirebiliyor. En çok sevdiğiniz şey tüm olaylarda başrol oynamak. Aslında olayları başlatan kişi de siz oluyorsunuz.

4. Ayakları Yere Basan-Dengeli-Uyumlu: Komplike olmayan ve doğal bir yaşamı, bir aşkı ve işi amaç edinmişsiniz. İnsanlar size saygı duyuyor, çünkü sizin ayaklarınız öyle bir yere basıyor ki, herkes sizden destek alıyor. Siz de bu insanlara güven sağlamayı biliyorsunuz. Çok sıcak ve insancıl olarak tanınıyorsunuz. Basmakalıp ve çok abartılı olan her şeyi reddediyorsunuz. Modanın getirdiği yeniliklere de bağlı değilsiniz. Aksine, sizin için giyim pratik ve rahat olmalı.

5. Profesyonel-Pragmatik-Kendini Tanıyan: Hayatını eline alıp şansını kadere bırakmak yerine yaratmayı sevenlerdensiniz. Problemlerinizi pratik ve karışık olmayan yöntemlerle çözüyorsunuz. Günlük hayatınızda gerçekçi olmayı tercih ediyorsunuz. İşte ise, herkes sizi sorumluluk sahibi olarak tanıyor. Sizin kendinize olan güveniniz sayesinde etrafınızdakiler de sizden güç alıyor. Fikirlerinizi uygulamaya koyana kadar rahat edemiyorsunuz.

6. Barışçıl-Tedbirli-Agresif Olmayan: Anlaşması kolay bir insansınız. Kendi özel hayatınıza ve özgürlüğünüze düşkün olduğunuz için de arkadaşlarınızı pek yormuyorsunuz. Bazen hayatın anlamını düşünmek ya da kendi kendinize eğlenmek için her şeyden uzaklaşıp yalnız kalmak istiyorsunuz. Bu yüzden de kaçabileceğiniz güzel mekanlar nerede biliyorsunuz. Ama siz yalnızlık düşkünü bir insan da değilsiniz. Sadece hayatın size vermiş olduklarını takdir eden, dünyayla barışık bir insansınız

7. Dikkatsiz-Oyun sever-Neşeli: Spontane ve özgür bir hayatı seviyorsunuz. Hayata bir kere gelinir ilkesinden yola çıkarak dolu dolu yaşamayı istiyorsunuz. Çok meraklı ve her yeni şeye açık bir insansınız. Tüm değişikliklerin sizi büyüttüğüne inanıyorsunuz. Bağlı kalmak kadar sizi sıkan bir şey yok. Sürpriz yapmaktan ve sürprizlerle karşılaşmaktan çok hoşlanıyorsunuz.

8. Romantik-Hayalci-Duygusal: Çok duygusal bir insansınız. Olayları gerçekçi tarafından görmeyi reddediyorsunuz. Sizin için duygularınızın size söyledikleri önemli. Ayrıca yaşamda hayallere yer olması gerektiğini savunuyorsunuz. Romantizmi reddeden ve her şeyi akılcı bir yolla çözmeye çalışan insanlarla anlaşamıyorsunuz. Hayallerinizi, duygularınızı sınırlayacak her şeyi reddediyorsunuz.

9. Analitik-Güvenilir-Kendinden Emin: Hayatınızı insanların gözden kaçırdığı küçük değerli taşlarla doldurmayı seviyorsunuz. Bu nedenle kültür sizin hayatınızda önemli bir yer oynuyor. Yine de siz şık ve zarif duygularınızın çevreden etkilenmemesini sağlıyorsunuz. Sizin için zarif ve görgülü bir hayata sahip olmak çok önemli. Ve yine aynı tarzdaki insanlarla birlikte olmayı tercih ediyorsunuz.
1 Ocak 2014 Çarşamba
Hayat ile Hayal arasında o mühim fark "TL"
26 Aralık 2013 Perşembe
20 Kasım 2013 Çarşamba
Sadece tırnak işareti kalmıştı içinde "başkalarının" düşünceleri vardı yalnızca
İNSANOĞLU BİRGÜN…
Virgülü kaybetti söyledikleri birbirine karıştı…
Noktayı kaybetti…
Düşünceleri uzayıp gitti ayıramadı onları…
Ünlem işaretini kaybetti birgünde…
Sevincini öfkesini,bütün duygularını yitirdi…
Soru işareti kaybetti başka bir gün…
Soru sormayı unuttu,herşeyi olduğu gibi kabul eder oldu…
İki noktayı kaybetti başka bir günde…
Hiç bir açıklama yapamadı…
Hayatının sonuna geldiğinde…
Sadece tırnak işareti kalmıştı…
İçinde “BAŞKALARININ” düşünceleri vardı yalnızca…
Not: Mustafa’ya teşekkürlerimle
Yazının tamamı "http://anetteblogzamazingo.wordpress.com" sayfasından alınmıştır.
Senin okumana gerek yok...
Uçata ve ortada yaşamak
10 Kasım 2013 Pazar
Kendini nasıl biri olarak görüyorsun. Peki ya diğerleri seni...
Kendini nasıl biri olarak görüyorsun. Peki ya diğerleri...
Fazla birşey yazmayacağım, sadece videoyu izleyin ve kendinize biraz daha güvenin.
8 Kasım 2013 Cuma
Cuma namazı ve AKILLI TELEFONLAR
4 Kasım 2013 Pazartesi
Insanoğlu bedava alışverişin sırrını buldu
23 Ekim 2013 Çarşamba
Kız Kulesi
Güneş, Kız Kulesi üzerinde batarken Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.
Üsküdar’ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. M.Ö. 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile birleştiği yerde küçük bir ada üzerinde kurulmuştur. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır.
Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder: "Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam seksen arşundur. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan yerde kapısı vardır."
Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları Fatih devri yapısıdır. Kulenin etrafındaki sahanlık geniş kaplanmıştır. Üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren Sultan II. Mahmut’un, Hattat Rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. Kulenin Eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.
İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir.Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır.
Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine(o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içinde bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.
Antik Çağ’da Arkla(küçük kale) ve Damialis(dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da “Tour de Leandros”(Leandros’un kulesi) ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
KIZ KULESİ’ NİN TARİHİ
Zarif silüetiyle İstanbul’un en önemli simgelerinden biri olan Kız Kulesi, efsaneleriyle de ünlüdür. Kız Kulesi’ne ilişkin rivayetlerin en eskilerinden biri, İstanbul’un, ya da o zamanki adıyla Byzantium’un Atina’nın hükümranlığı altında olduğu döneme dayanmaktadır. Bu rivayete göre, Makedonya Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı, Atina krallığı, İstanbul’u korumak üzere Amiral Hares komutasında 40 gemi gönderir. Hares’in çok sevdiği eşi Damalys öldüğünde, amiral, eşini buradaki kayalıkların içine oydurduğu bir mezara defneder. Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi “acı son”la biter. Falcılar, Bizans imparatoruna, “Sevgili kızını, yılan sokacak ve ölecek” derler. İmparator bunun üzerine denizin ortasındaki kayalıklara bir ev yaptırarak kızını buraya yerleştirir. Ancak genç bir subay, kıza aşık olur. Delikanlının prensese gönderdiği çiçek sepetine gizlenen bir yılan genç kızı sokarak öldürür. Bir başka efsaneye göre ise, Leandra adlı bir genç, her gece, sevgilisiyle buluşmak için yüzerek Boğaz’ı geçmektedir. Sevgilisi de Leandra’ya yol göstermek için, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıkların üstünde ateş yakmaktadır. Fırtınalı bir gecede genç kızın yaktığı ateş söner ve kayalıkları bulamayan Leanarda, yolunu kaybederek karanlık sularda boğulur.Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesi’nden Boğazın sularına bırakır.
Selçuklu Sultanının güzeller güzeli bir kızı varmış. Bir gün sultan rüyasında (başka bir rivayete göre falında) sevgili kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş. Yaptırdığı ve Kaleye ve içinde kuleye kızını bunun için kapatmış. Öyle ki, kuleye yılan girmesinde diye beton borularla Anasmaslar’dan Adaya su ve süt akıtılmış. (Anılan iki sıra beton boruların kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.)
Böylece yıllar yılları kovalamış ve günlerden bir gün güzel Sultan ateşli bir hastalığa yakalanıp yataklara düşmüş. Ülkenin en ünlü hekimleri zor bulmuşlar devasını, Sevgili Sultanımız yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş. İyileşmesini kutlamak için armağanlar yağmaya başlamış kuleye. Yaşlı bir köylü kadında bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin içinde bir küçük yılan varmış. Yılan o gece uykuya dalan güzel Sultanı sokup öldürmüş
KIZ KULESİ’NİN GİZİ
Ahh…
Kız Kulesi…
Adına ne şiirler yazıldı,
Ne masallara konu oldun,
Neydi ki o mükemmel zerafetinin ardındaki giz?
Neydi bunca yılı yalnız başına tüketmenin nedeni?
Gölgene ne çok yalnız sığınmıştı.
Terk edilen, bir başına kalan herkes gelmiştir yamacına.
Birçok dertlinin dermanı oldun,
Fakat bugüne değin sana derman olabilen çıkmadı,
Onca kalabalığa ev sahipliği yaptın.
Ama bir şey vardı,
Herkesten gizlediğin…
Bizim gördüğümüz yalnızca o eşsiz güzelliğin,
Mükemmel zerafetin,
Ve harika mimarindi.
Oysa bu yalnızca görünendi.
Ben bilirim ki ;
Denizin dalgaları sana her çarptığında dökerdin incilerini…
O can alıcı görkeminin ardında bir matem yatardı
Ve hatta yaşardı.
İstanbul sana aşık ama
Senin Fatih’in öleli çok olmuş…
Bir Fatih gitmişse,
Koca İstanbul gelse neye yarardı ?
Şiir için Seher BARUT'a teşekkür ediyorum.
12 Ekim 2013 Cumartesi
Bayram Geldi
10 Ekim 2013 Perşembe
İçine Şeytan Giren Kız (Kamera Şakası)
Yaratıcı kamer şakaları hayranlık uyandırır. Bunlardan birtanesi;
Kahve almaya giriyorsunuz ve o sırada bir müşteririnin kahvesi dökülüyor, kız içine şeytan girmiş bir şekilde kahveyi döken vatandaşa telekinezi ile saldırıyor. Garip doğa üstü ve açıklanamayan olayların devamıda geliyor, masalar, çerçeveler, kitaplar hareket etmeye başlıyor.
Sonuçlar insanları korkutabiliyor ama izleyicileri koparıyor :)